28 Nisan 2011 Perşembe

Bir İlk Daha...

Dün itibariyle Begüm yürüyor. Bu sefer öyle küçük adımlar falan değil. Elleri serbest haldeyken bir-iki metre yürüyor.
O adımları görünce kendimde bir rahatlama hissettim. Her ne kadar takmıyorum desem de 'Bizimki 9 aylıkken yürüdü.' vb... cümleleri duydukça içime atmışım demek ki.
Bir kilometre taşını daha başarıyla başarıyla tamamladık. Darısı diğerlerinin başına...

17 Nisan 2011 Pazar

Hastaydık, İyileştik

Pek keyfim yok Dünden beri. Sanırım yorgunluktan. Begüm hastaydı. Şimdi iyi, düzeldi. 6. hastalık olmuş. Doktorumuz kontrol ederken '6. hastalık bu.' deyip duruyordu. Ben de bir hastalığın ikinci adı falan zannediyordum. Meğer kendi adıymış. Perşembe günü Begüm ateşlendi. Diştendir diye pek üstünde durmadım ama gece ateşi arttı. 39.3'e kadar çıktı. Ateş düşürücü verdik. Bir süre düşüyor sonra geri çıkıyordu.  Bir de göğsünde ve sırtında minik minik, kırmızı, sivilce gibi şeyler çıktı. Öğleden sonra yoktu. Akşam babası altını değiştirirken bir baktık her taraf kırmızı, pütür pütür. Hemen doktoru aradık tabi. Tavsiyelerimizi aldık. Gece ve ertesi gün teşimizi de düşüremeyince muayenehanenin yolunu tuttuk.
'6. hastalık yada 5. hastalık' dedi doktorumuz. Viral bir hastalıkmış. Ateş aniden yükselirmiş. Gövdede kırmızı döküntüler olurmuş. 3-5 gün içinde normale dönermiş. Panik yapacak bir durum yokmuş. Bir de Calpol'e allerjimiz olabilirmiş. Dişten dolayı 'Ağrısı mı var acaba? Aman rahat uyusun!' diye bir- iki gündür gece yatmadan veriyorduk. Calpol'ün içindeki çileğe allerjimiz olabilrmiş. Bir süre çilek ve konsantresini içeren ürünler yasak.
Sanırım hastalığın etkisi de geçti. Ateşimiz yok artık. Hareketlerimiz, neşemiz normale döndü. Kızarıklıklar kayboldu.
Büyük bir olay daha var. Sanırım Begüm yürüyor. Öyle her dakika değil ama. Elleriyle tutunmadan kısa mesafe ileleyebiliyor. Tabi canı istediği zaman. Biz 'Hadi yürü!' deyince olmuyor. :)

14 Nisan 2011 Perşembe

Memleketimden İnsan Manzaraları: Bizim Ev

Aklımda bir sürü şey vardı yazacak. Ama hiçbiri aklıma gelmiyor şimdi.
Dün gece Begüm uyumadı hiç. İkinci uykusunu uyuduğunda zaten çok geç olmuştu. Gece uykusuyla birleştirir demiştim. Başta öyle gibiydi ama sonradan bir uyandı, pir uyandı. Ağlayarak uyandı ama ne ağlamak. Susturamadık bir süre. Oda oda gezdik, oyuncaklar, yiyecekler derken çığlıklar mızıldanmaya dönüştü ve kesildi. Tam da yeni yatmıştık, ikimizde ayaklandık tabi. 1-1,5 saatlik oyalanmadan sonra güç bela uyuttum. Gece 4 gibi tekrar. Yine ağlayarak uyandı. Söylenmemin de etkisiyle ağlamanın şiddeti arttı. Yine baba ile birlikte ayaktayız.Gezdik, oynadık yarı ağlamaklı. Babaya devretsem ona da gitmiyor. Köpek dişlerini bekliyoruz bu aralar. Ağrısı var herhalde diye ağrı kesici içirdik güç bela. Sever normalde, pembe pembe, löpür löpür götürür ama bu sefer istemedi. Oynadık, arada uyuma denemeleri yaptık, başarılı olamadık, yine oyuna döndük. Saat 06:40'ta kuzu uyudu ve ben de yatağıma döndüm.


Sabah 8:30 da tekrar uyandı. Gittim yanına, birlikte odasındaki koltukta uyuduk. 9:30 a kadar. Uzunca bir süredir uyku saatlerimiz kaymış durumda. Geç yatıyoruz, geç kalkıyoruz. Yine uzunca bir süredir emerek uyumaya dönmüş durumdayız. Eskişehir dönüşü bu durumları düzeltebilmeyi planlıyordum ama diş olayı bozdu herşeyi. Uyku saatlerini düzenleyip pilatese başlamayı da düşünüyordum. O da askıya alındı sanıyorum Ya da uyku saatlerini, uyuma şeklini düzenlemeyi düşünmeyip kendi işima bakacağım. Kendime göre ayarlayacağım spor saatini, Begüm'ü de babaanneye bırakacağım, kendime zaman ayırabildiğim için rahatlayacağım biraz. (-mı acaba??)
Çok bakımsızım bu aralar. Ellerim kurudu, tırnaklarım uzadı. Krem sürmeye bile üşeniyorum. Saçlarıma şekil vermiyorum. Yıkıyorum, çıkıyorum. Kendi kendine nasıl kurusa öyle kullanıyorum. Dışarı çıkarken makyaj yapmıyorum. Saldım yani. Havalardan mıdır nedir?
Begüm'e karnabahar yedirdim bugün. Önce küçük bir parçayı verdim eline yesin kendisi diye. Yemek istemedi. Sonra çiçek kısımlarını minik minik kopardım öyle verdim. Çerez gibi löpür löpür götürdü. :)Benim açımdan çok zevkliydi. Hapır hupur yediğine göre o da zevk aldı. Arada patates, havuç da kakaladım. Patatesleri yedi ama havucu yemedi.
Radyo Eksen dinliyorum şu anda. Müzik tarzları bana hitap ediyor. Uzun zamandır dinlemediğim parçaları dinledim. Mutlu oldum.
Bizim evden insan manzaraları böyle işte...
Birkaç Antalya fotosu ekleyeyim de canımız deniz çeksin.
Yaklaşık bir ay öncesi. İnsanlar denize giriyor.
Bu da fırtınada karaya vurmuş gemi.
Resimlere bakarken yakın çekim hallerimi gördüm. Daha fazla gecikmeden göz çevresi kremlerine başlasam fena olmayacak. Kırışıklıklar başlamış. Yaşlanıyorum :(

1 Nisan 2011 Cuma

Fotolara Devam

Eveet nerede kalmıştık. :)
Bunlar da balonlarla çıldırmaca fotoları:





Yazacağım çok şey var aslında ama şu anda çok zor koşullarda yazıyorum. Eğer zaman aşımına uğrayıp da aklımdan silinmezse devamı diğer postlarda umarım.
Bu arada Bir Damlacık Yağmur bizi ödüle layık görmüş. Çok teşekkür ediyoruz. Biz de severek takip ediyoruz kendisini. Blog dünyasındaki bu ödül, mim adaplarını pek bilmiyorum. Sanırım benim de bu ödülü birilerine göndermem gerekiyor. Aslında izleme listemdeki bütün blogları severek takip ediyorum, keyifle okuyorum. Bu yüzden bu ödülü izlediğim bütün bloglara gönderiyorum. Ama eğer sadece birkaç kişiye göndermem gerekiyorsa Beril ve Ben, Pembe Yastık, Ömer Tuna Aydın, Bir Annenin Rehberi ve Acemi Annenin Güncesi'ne gitsin.