23 Ocak 2012 Pazartesi

Telgrafın Tellerineeee Kuşlar mı Koonaaaarrr....

Bu günkü ruh halime en uygun şarkı. Benim gibi karamsar olmayın diye hareketli halini ekliyorum buraya.


Yanıma gel yanımaaa daa, yanıyanı başşııımaaaa. Şu gençlikte neler geldi cahil başımaaaa.....

Tarihe not: Babaannesi Begüm'ün saçını keşmiş. :( 
(Sadece tarihe not olsun diye yazıyorum Çünkü içimden geçenleri yazarsam pek hoş bir şey çıkmayacak ortaya.)
Üç gündür saçına bakıp, nasıl düzeltsem diye düşünüp duruyorum. Ekleyemeyeceğime göre kısaltacağım mecburen. :(( Off neyse uzatmayayım yoksa içimdekiler dökülmeye başlayacak.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Beslenme Konusu

Hastayım. Mevsimin klasik hastalığı gribe, Begüm ve İzzet'ten sonra ben de yakalandım nihayet. Normalde naz yapmam hasta hasta ilgilenirim evle, Begüm'le, ama bu sefer naz yapasım tuttu. İzzet de aldı Begüm'ü gecenin 11'inde, babaanneye götürdü. Zaten bir-iki haftadır çok sık gidiyor babaanneye. Neredeyse haftanın 3 tam günü orada. Hatta geçen hafta ilk kez gece de orada kaldı. Dün de ikinci oldu. Bu duruma bir yandan seviniyorum. Kendime ayıracak zamanım oluyor. İşlerimi hallediyorum. Oraya isteyerek gitmesi de rahatlatıyor beni. Aklım onda kalmıyor. Vicdan azabım olmuyor. :) Hatta işe başlayabilirim yavaş yavaş diye düşünmeye de başladım. Ama kontrolü elimden kaçırmak da endişelendiriyor beni. Sonuçta orada faklı alışkanlıklar ediniyor her açıdan.Bu aralar beni en çok endişelendiren ve paranoyaklık derecesine getirdiğim 'Neler yiyor?' düşüncesi. Çünkü babaaannemiz yesin de ne yerse yesin mantığında olan, yemek yemediğinde eline bisküvi, çubuk kraker, çikolata tutuşturan ve uyarılarımı dikkate almayan birisi. Babaannenin bu tutumu ve Begüm'de farkettiğim tatlıya karşı artmış istek, kendimi beslenme ve şekerin beslenmedeki yeri-zararı konusunda araştırma yaparken bulmama sebep oldu. Yazacak çok şey var aslında ama üşengeçliğimden iki blog annesinin linkini veriyorum size:
Pratik Anne
Yeşilist

Şekerin zararları araştırmalarım yavaş yavaş başka konulara kaydı tabi ki. Uzunca bir süredir abur-cubur, hazır kekler, pastane mamulleri almak yerine evde kendim yapmayı tercih ediyordum. Pastaları, kekleri, kurabiyeleri, muhallebileri kendim yapıyordum. İçine ne girdiğini bildiğimden gönül rahatlığıyla yiyorduk. Şu yazıyı okuduktan sonra nutellayı da evde yapabilirim demeye başladım. Henüz denemedim. Ama denemek isteyenler için,  Pi-nik Kuş aracılığıyla gözüme kestirdiğim iki tarif:
Pratik Anne
Hülya'nın Tunası

Daha çikolatalı isteyenler için bir de bu var:
Tarte Pink

Ama bunu yaparsam süt tozu kullanmayı düşünmüyorum.

Yapanlara afiyet olsun :)



7 Ocak 2012 Cumartesi

Bir Kaç Fotoğraf



















Başlık Yok

Güzel bir aşk filmi izledim: Aşkın (500) Günü (500 Days of Summer)
Sanırım izlememeliydim.
Evde yalnızım. İzzet arkadaşlarıyla. Begüm babaannede. Gece uyumadı. Babası da sabah ben uyuyayım diye babaaaneye götürdü. Birkaç gündür durum böyle.
Bir de Wicker Park vardı beni etkileyen. Defalarca izlemişimdir.
Bu filmin üzerine ne yapılır ki şimdi. Üzerine yeni bir aşk filmi mi izlesem? Yoksa kafa dağıtacak birşeyler mi yapsam?
Bir Avuç Deniz var. Onu mu izlesem? Pek beğenen olmamış. Oyuncuları ilgimi çekti :)
Yoksaa kalkıp gidip sinemaya mı gitsem. 6 Ocak'ta Jhonny Depp'in yeni filmi giriyormuş gösterime: Tutku Günlükleri
Ooof of çok şey yazmak istiyorum da herşey yazılmıyor işte. Neyse bana kalsın. Melankoliğim biraz..