15 Aralık 2012 Cumartesi

Begüm Yapımı Çam Ağacı

Şu resimde gördüğünüz şey, Begüm Hanım'ın elinden çıkan bir çam ağacı. Aslında yapmaya başlamadan önce aklımda oluşan görüntü bu değildi ama Begüm böyle yapmayı uygun gördü.
Çook zaman önce kırtasiyeden aldığım sıkıştırılmış sünger kıvamında, arkası yapışkanlı, renkli, A4 kağıt boyutunda materyaller aldım. İsmini bilmediğim için anlatması biraz garip oldu. El işi kağıdının sıkıştırılmış sünger kıvamında olanı. El işi kağıdı gibi ince değil ve arkası yapışkanlı. koruyucu kağıdını çıkartınca istediğiniz yere yapıştırabiliyosunuz. (Neyse çok takıldım buna.) İşte bunların yeşilini aldım, makası aldım, bitmiş kağıt havlu rulosunu aldım. Begüm'ü de çağırdım 'Gel seninle çam ağacı yapalım.' diye.
Önce ağacın kahverengi kısmını ypğıştırdım ruloya. Sonra yeşil üçgenler kestim kestim, Begüm'den yapıştırmasını istedim. Biraz yapıştırdı, Sonra renk değiştirdi. Hangi rengi isterse ondan üçgenler kestim. O yapıştırdı. Sonra bazılarını çıkardı.
Yatmadan önce yaptığımız bir aktivite olduğu için sanırım, yatarken yanına aldı. Arada 'Ağaçç, napıyosuuun?' diye hal hatır sordu. :) (Aynı şeyleri ponpondan yaptığımız civcivlere de yapmıştı. Önce rafa, yan yana dizmişti. Sonra da aklına geldikçe gidip hal hatır sormuştu civcivlere.)
Begüm yapımı çam ağacımızın son yeri de, ertesi gün kurduğumuz (ama süsleyemediğimiz) çam ağacımızın tepesi oldu.

13 Aralık 2012 Perşembe

Benden Geçti Mi Acaba??

'Bu blog olayını, yani yazmama olayını iyice abarttım sanırım. Kasım ayı boyunca bir post bile yazmamışım. Tama öyle her gün yazan bir kişi değilim ama gittikçe de kötüye gidiyor bu durum. Aslında aklımda o kadar fazla şey vardı ki, aktivitelerimiz, gezmelerimiz falan. Hepsini unuttum gitti. fotoğrafladığım birkaç şey var sadece. Şu anda farkediyorum ki yazmaya bile üşenir olmuşum. Bir yandan onu yazayım bunu yazayım diyorum, bir yandan da neyse onu başka bir posta yazarım diyorum ki muhtemelen yazmayacağım :)
Son zamanlardaki hal ve durumumuzdan bahsedeyim kısaca.
Begüm yaz sonundan beri gündüzleri uyumuyor. En azından evde uyumuyor, babaannede uyuyor. Ama orada uyuyunca da düzeni değişiyor, sersem oluyor. Çünkü gündüz uyuyunca gece geç uyuyor, ertesi gün uykusunu alamamış oluyor ve de mızmız oluyor. Bunu en çok bugün hissettim, Bir de geçen hafta Ankara'da. O mızmız günleri de iyi kötü, mümkün mertebe şefkatli, çok uzattığında da bağırış çığırışlı atlatmaya çalışıyoruz.
Bu sabahki mızmızlığını baskılamak, kafasını dağıtmak için evin yakınındaki koleje götürdüm. Parkta oynadık biraz, parktaki öğrencilerle takıldı biraz. Sonra okulun içindeki anaokuluna girdik. Tanıdık olunca pek sorun olmadı. Çocuklar yemek yiyormuş, aç olmamasına rağmen Begüm de yedi. Sonra çoocuklarla oyun odasına geçti. Toplu halde oynadıkları oyuna katıldı ara ara, yanlarına oturdu bazen, bazen kalktı oyuncaklarla oynadı. Sonra öğretmen hanım Begüm'ü de dahil etti oyuna. Çok tatlıydı kuzucum. Söylenenleri yaptı. Halka olmuş çocukların ortasına geçti. Önce çiçek oldu. 'Hangi renk olmak istersin?' sorusuna 'Kırmızı' cevabını verdi. (hiç şaşırmadım.) Sonra başka oyuna geçtiler. Ortada kelebek oldu, zıp zıp zıpladı. Kendisinden en az iki yaş büyük olan çocuklara uyum sağladı. sıra serbest oynamaya geçtiğinde dikkati biraz daha dağınıktı, bir o gruba bir bu gruba katıldı. Ama yine de fena değildi. Eğlenceli bir gün oldu.' diye bir post hazırlıyordum tam bir hafta önce. ekleyeceklerim olduğundan ve de yazacak vaktim olmadığından yayınlamamıştım. Kısmet bugüneymiş. :)
Bir sonraki postta Ankara gezimizi paylaşmayı düşünüyorum. Umarım bir ay sonra olmaz :)
hadi bir de resim ekleyeyim:

Okula giderken bizim süslü kolona böyleydi :)