25 Eylül 2011 Pazar

Mutlu Son!!

Evet, yaptım! Başardım! Sonunda başardım! Hamileliğimin 8. ayında başlayan laneti sonunda üzerimden attım. Şeytanın bacağını kırdım. Her ne kadar üç ay sürse de 1,5-2 sene sonra ilk kitabımı bitirebildim.Yazın başında başladığım Tarık Buğra'nın Küçük Ağa romanını dün akşam itibariyle bitirmiş bulunuyorum.
Kitap süründü resmen elimde. Ben okumaya başladığımda sıfır bir kitaptı, daha önce kimse okumamıştı. Şimdi ise sanki 3 kişinin elinden geçmiş gibi. Bütün yaz boyunca okuyayım, bitireyim diye her yere götürdüm kitabı. Yazlığa, denize, misafirliğe, alışverişe gittiğimde genelde yanımdaydı. Hatta, elim boş olur, Begüm'e bakan çok olur diye bayramda Eskişehir'e bile götürdüm. Orada kesin bitirme planlarım vardı. Ama kısmet dün akşamaymış.
Sıkıcı bir kitap değil, anlatımı akıcı genel olarak, rahat okunuyor. Ama onu da yapayım, bunu da yapayım sonra okurum, yatarken okurum deyince gün içinde okunmuyor. Zaten Begüm varken okuma ihtimalim bile yok. O uyuyunca da evin işiydi gücüydü, okuma saati yatma zamanına kalıyor. 'Aman bugün yorgunum yarın okuyayım.' lar da baya bol olunca kitap üç ayda anca bitiyor. Hele o son 15-20 sayfa uzadı da uzadı. Neyse canım buna da şükür. darısı diğerlerinin başına.
Alttaki resim de de yıllanmış kitabımızı görüyorsunuz.


Bu arada beyaz çikolatalı muffin yaptım. Yapmadan önce çikolata tadı gelir mi gelmez mi diye sürüncemede kaldım ama güzel oldu. Tadı şahane. Beyaz çikolatanın tadı geliyor, ama çok yoğun değil. Benim gibi 'Yapsam mı, yapmasam mı?' diye düşünenlere tavsiye ederim. Konuyla alakasız oldu ama yazmak istedim :)

16 Eylül 2011 Cuma

Begüm'ün Ağzından Dökülenler

Begüm bir kaç aydır iyice dillendi. Ne söylesek tekrar ediyor. Mesela geçen akşam uyutmaya çalışıyorum. 'An-nene, an-nene' diye anneannesini sayıklamaya başladı. Ben de -hala uyumadığı için sinirimden- biraz sert bir şekilde 'Anneanne Eskişehir'de. ' dedim.
Begüm: Essşeerde
O kadar tatlı söyledi ki, bir kaç defa tekrarlattım. Uyku da iyice dağıldı, sonra yine çabaladım ama olsun değdi. :)
Arabadayız. İzzet'le konuşuyoruz. Muhabbet nasıldı hatırlamıyorum ama sonunda 'Aamin, aamin. inşallah' dedim. Arkadan Begüm: 'Amin, Amin.'
Dün de eşimin kuzenler var. Birinin adı Yasemin. 'Yaasemin, Yaasemin' diye tekrarladım birkaç defa o da söylesin diye. Sonuç: ' Aasemin'
Benim adımı ve babasının adını daha önceden söylüyordu zaten. Kendi adını söylemeye başladı: 'Bee-gum', 'Bee-gm' Evet bazen aradaki 'U' kayboluyor. Nasıl oluyor sormayın, duymak lazım :)
Ayrıca bu aralar benim favorilerim 'Dahtaa' ve 'Aaktabı' (Çanta ve ayakkabı.) Bol bol söyletiyorum. :)
Başka birçok kelime var. Genelde biz söyledikten sonra dökülüyor ağzından. Tekrar ediyoruz iyice pekişsin diye ve beklemediğimiz bir anda karşımıza geliveriyor bu kelimeler.
Çok sevimli çok eğlenceli.....
 Bir de kızımın seksi bir pozunu eklemek istiyorum.


Evde mayo kataloğu falan da yok ama, bir yerlerde görmüş,özenmiş galiba kuzucuğum. :)


12 Eylül 2011 Pazartesi

Dokunmatik

Bizim kız dokumatik. Hani bazılarının koku algısı gelişmiştir, bazılarının görsel algısı... Bizimkinin de dokunma duyusu biraz daha ileride. Arabada bir yandan omzuma dokunuyor, bir yandan da 'Annii' diyor. Bir şey yaptırmaya çalışırken illa elimden tutup çekiştiriyor. Yolda yürürken sıklıkla elimden tutuyor.(Şimdi düşününce normal mi acaba bunlar yoksa bana fazla mı bağımlı?) Bir de uyuturken illa bir süre temas halinde olmamız gerekiyor. Başlarda kafasını okşuyordum uyuması için rahatlasın diye. Sonradan uykuya isyanlar başladı, ağlamalar, göz yaşı, burun akıntısı. Burnunu sileyim derken, talebi üzerine uyuyana kadar hafif hafif burnunu silmeye başladım.
Bir süre önce de yine uyutma çalışmalarımdan birinde ağzına saç girmiş. Onu çıkarmamı istedi. Çıkardım. Bir iki defa daha oldu.(Bilinçli mi yapıyor acaba diye şüphelenmedim değil.) Çıkardım yine. Bu sefer bu bağımlılık yaptı. Bu akşam 'Hach, hach' diyerek ağzında saç olduğunu belirtti. Aynı şeyi dün gece uyandığında da yapmıştı. ışığı açıp bakmak durumunda kaldım ama hanım efendi ağzını gıdım açmadı. Saç olsa dilini dışarı çıkarıyor. Neyse saçı alır gibi yaptım bir süre sonra uyudu. Bu akşam da, dün geceden deneyimli olan ben, aynı hareketi tekrarladım. Hatta elimi dişlerinin üzerinde falan gezdirdim ne alemdeler, yeni gelen var mı yok mu ufak bir kontrol yaptım :) Ve kuzu kısa süre sonra ağlamadan sızlamadan uyudu. Bunda çok uykusu olasının da etkisi var tabi, ama onu geri plana atmak istiyorum.
Bu arada bu dokunmatik halini kesinlikle teyzesinden almış. Kendisi de bir şeyler anlatırken dokunma ihtiyacı hissediyor. Allah'tan çok fazla değil. Bir de olur da dinlemediğini fark ederse, ya da yakınındaysan ve de sana seslendiğinde cevap alamadıysa parmağıyla ya da eliyle dürtmek suretiyle dikkatini çekmeye çalışır. Bu durum size Begüm'ün arabadaki halini (Hani postun başında bahsetmiştim) anımsattı mı? :)