30 Ağustos 2011 Salı

Mutlu Bayramlar!!!




Bu bayram biraz hareketli geciyor bizim. Sadece bayram telasi degil telasimiz. Kuzenim evleniyor cuma gunu. Dugun telasi, kina telasi da var. Bir de farkli bir heyecan var icimde bu bayram. Begum buyudugu, daha hareketlendigi, daha bilinclendigi icin mi bilmiyorum, ama Begum'den kaynaklandigini dusundugum farkli duygular var icimde.
Her bayramin digerinden mutlu, heyecanli gecmesini diliyorum. Sizin icin ve de bizim icin...
Mutlu bayramlar!!!

25 Ağustos 2011 Perşembe

Kahve ve Su

Gazete bizim eve hafta sonları girer. Bütün hafta da odalar arasında sürünür gider. Sağ olsun eşimin tuvalette gazete okuma alışkanlığı var :) Tuvalete giderken alır gazeteyi eline, tuvalette okur, sonra katlar kenara bırakır.
Sayesinde ben de gazete okuyabiliyorum. Begüm doğduğundan beri yere oturup gazeteyi yaya yaya okumak hayal oldu. Onu bırak şöyle beş dakika göz gezdirmek bile hayal... Ama kocacım sayesinde ben de okuyabiliyorum :) Tuvalete girdiğimde kenardaki gazeteye takılıyor gözüm ister istemez. Her seferinde farklı bir haber dikkatimi çekiyor. Ben de alıyorum elime okumaya başlıyorum. Böyle anlardan birinde okumuştum pazar günkü gazeteden.
Kahvenin yanında neden su getirilir? Ben bu zaman kadar kahvenin acı tadını alsın diye, kahvenin üzerine içilir zannediyordum. Ama öyle değilmiş:

'Osmanlı zamanında eve misafir geldiğinde kahveyle birlikte su getirilirmiş. Misafir toksa kahveyi alırmış. Açsa suyu... Tabi o zaman hemen sofra kurulurmuş. Böylece çok ince bir nezaketle anlaşılırmış.' diye yazmış Şükrü Kızılot.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Sahur Halleri

Birkaç gecedir ailecek sahura kalkıyoruz. Ben kalkıyorum, sonra Begüm uyanıyor, Begüm'ün sesine İzzet uyanıyor. Begüm sanırım kendiliğinden uyanıyor çünkü uyanmasın diye çıt çıkarmamaya çalışıyorum. Uyanması demek, onu uyutmak için bütün sahur zamanımı harcamak demek çünkü. (Bunu teorik olarak biliyordum, sonra pratiğini de yaptık.) 
İlk gece uyandığında bir iki uğraştım uyusun diye, uyumayınca bir şeyler yiyebilmek uğruna kaldırdım, mutfağa getirdim. İzzet de uyanmıştı tabi çoktan. Ailecek yedik içtik yattık. 
İkinci gece, mutfağın kapısını kapattım. Begüm uyanmış. Klasik olarak 'Anne, annee..' sayıklamış. Duymamışım ben. Sonra 'Baba, babaa.. ' sayıklamaya başlamış İzzet'in kıpırtılarını duyup. İzzet de kaldırmış getirmiş. Yine ailecek yedik, içtik, yattık. 
Üçüncü gece.. Baktım bu uyanma halleri alışkanlığa dönüşüyor. 1,5 senelik hayatının sadece iki haftasında gece beslenmeden uyuyan bir çocuk için gece uyanıp da beslenmek gayet doğal ve çabuk alışılabilir durum. Neyse ki erken fark ettim. Zaten benim için önemli bir mevzu gece beslenmesi olayı, kesintisiz uyuyabilmesi için. Üçüncü gece sahurumu feda edip Begüm'ü çıkarmadım yataktan. Baya uğraştım uyusun diye. Ben yatırdım, o kalktı. Ben yatırdım, o bağırdı. Çıkarmadım yataktan. En sonunda baktı kalkamayacak yataktan, beni göndermeye karar verdi. Bir yandan eliyle beni kapıya doğru ittirip, bir yandan da 'Dit, dit.' (Git, git.) diye beni mutfağa göndermeye çalıştı.yoğun çabaları sonunda da emellerine ulaştı. Mutfağa gidip iki lokmalık, minik bir ekmek parçası getirdim. Yarı oturarak, yarı yatarak yedi. Uyuyacak gibi oldu. Sonra yine, 'Dit, ditt. '. Bir iki uğraştım, yine gittim minik bir ekmek getirdim. Neyse ki bu son oldu. Sonra biraz uyudu. Beş dakika sonra tekrar uyandı. uğraştım uyuttum. Sonra ezan okundu zaten. O beş dakikada ne yediysem  onunla tuttum orucumu. 
Henüz sadece 15 gün oldu kendi kendine uyumaya başlayalı. Bana daha uzunmuş gibi geliyor aslında, ama 15 gün oldu. kısa bir süre ama kesintisiz en kısa uykusu 6 saat. (O da diş çıkarma döneminde, aslında hala o dönemdeyiz) Yani emerek uyuduğu dönemin en uzun uykusu. Bazı geceler gerçekten zor oldu ama buna değdi. Mutluyum gururluyum. Bazen hala 'Acaba kaç defa uyanacak?' diyorum kendi kendime. Ne kadar yorgun da olsa, ne kadar kötü bir gün de geçirmiş de olsa, önceki kadar çok uyanmıyor. Bu da benim motivasyonumu arttırıyor. 
Ne zamandır fotoğraf eklemiyordum. Konuyla alakasız bir kaç resim ekleyeyim de azıcık renklensin blog :)

Begüm'ün ev hallerinden birkaç kare:






14 Ağustos 2011 Pazar

Ve Begüm Gölgeyi Keşfetti

Tarih: 14 Temmuz 2011
Otogardayız. Begüm'ün teyzesini İzmir'e yolcu edeceğiz, otobüs bekliyoruz.Begüm'ün de uykusu geldi, huysuzluk yapıyor doğal olarak. Ben de onu oyalamak için gezdiriyorum. Derken yerde birşeyleri işaret etmeye başladı. Baktım, gölgemiz.Gölgemizi tanıttım önce. Eğilip almaya çalıştı, dokundu. Sonra el sallamaya başladım ben, doğal olarak gölge de sallıyor. Begüm ne yapsa beğenirsiniz? Gölgeme öpücük gönderdi. 'Bay bay!' yaptı. :)
Sonra otobüs geldi. Alışmamıza yetecek kadar süredir yanımızda olan teyzemiz otobüse bindi. Begüm'e 'Bay bay' yaptırmaya çalıştım. Başlarda yaptı. Sonra 'Deydee, geh!' demek suretiyle teyzesini yanımıza çağırdı. otobüs hareket edince de ağlamaya başladı. Açıkçası böyle bir tepki beklemiyordum. Gittiğini anlayıp, üzülmesi için daha küçük olduğunu düşünmüştüm ama yanılmışım. Kızım yine şaşırttı beni. 'Ne kadar da çabuk büyüyorlar.' dedim bir kez daha içimden.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Bir Kitap Kurdu Yetişiyor!!

Kendi kendine uyumaya başladığından beri gece yatma rutinimizde (şimdilerde gündüz uykularından önce de) son aşama meme emerek kitap okumak. sonra da yatağa yatış faslına geçiyoruz, tabiki elinde kitapla. Yatağa yattığında da bir süre kitap okuyor. Sonra yoruluyor sanırım, kitabı bana uzatıyor. 'Sen çevir, ben bakayım.' buyuruyor. Sonra ben çaktırmadan kitabı kaldırıyorum.
Gün içinde de aynı. Elinde kitap, 'Oku!' buyuruyor. Oyuncak tercih etmiyor bu aralar.
Favorileri Tübitak Yayınları'ndan Doktorda ve Bebek Koala Kayıp oyuncak. Bir de bu aralar Aç Tırtıl katıldı aramıza. Tırtılın meyveleri yeyip geride bıraktığı deliklere parmaklarını geçirmeye bayılıyor.
İnsan da sıkılıyor tabi aynı kitabı günde elli defa okumaktan. Dergileri çıkardım ortaya. Biraz onlarla oyalanıyor. Birlikte bakıyoruz. Ben eski dergileri karıştırmış oluyorum. Begüm'e de değişik objeleri tanıtma imkanı buluyorum. İyi oluyor, güzel oluyor yani... :)
Bu kitap aşkı bitmez umarım. Yeni kitaplar sipariş ettim zaten. Bana da değişiklik olacak :)
Babayı da alıştırdım kitap okumaya. Meğer içinde ne cevher varmış Biraz sürükleyici olunca kitap bir-iki haftada bitiriveriyor. Ömründe okumadığı kitabı şu bir iki ayda okudu sanırım. Hatta bir ara devamında ne olacak merakından uyuyamıyordu. Şimdi ona da yeni kitap arayışlarındayım. Ona da sipariş ettim bir iki kitap.
Herşey iyi hoş, kızıma ve kocama kitabı sevdirdim ama asıl kitapkurdu ben okuyamıyorum. Gündüz zaten zaman olmuyor. Gece de yorgunluktan 5-10 sayfa anca okuyorum. BEN DE KİTAP OKUMAK İSTİYORUM!!!

12 Ağustos 2011 Cuma

Uyku Mevzuları-Yeniden

Bir haftadır Begüm'ü kendi kendine uyumaya alıştırmaya çalışıyorum. Bugün tam bir hafta oldu. Ama sanki daha fazla zaman geçmiş gibi. ipler yavaş yavaş kopuyor, sinirler geriliyor.
Başlarda iyiydi. Herşey çok kolaydı. 'Ne kadar çabuk alıştı. Böyle olacağını bilseydim daha önceden başlardım.' demiştim. Hatta ikinci gün kesintisiz 9 saat uyuyarak beni şok etmişti. Meme istemesine rağmen, emmeden uyuyabilmişti kısa sürede. Böbürlenmiştim, 'Bu kadar basit işte.' diye. İpler benim elimde sanmıştım. Ama bir iki gün sonra herşey başa döndü. Gece ağlayarak uyanmalar başladı yine. Yine meme istemeler, vermeyince bütün apartmanı inletircesine bağırarak ağlamalar, annenin bir iki direnmeden sonra yenik düşmesi... Ama hala emmeden uyuyor. Bu da benim teselli kaynağım.
Dün gece yine ağlayarak uyandı. Ben de uyuyamamıştım. Ağladığında belki yarım saat anca uyumuştum. Sıçrayarak uyandım. Bir iki çabaladım uyusun diye ama yok. Günün yorgunluğu, uykusuzluğun stresi üstüste binince bağırıverdim Begüm'e. Sonuç daha kötü oldu tabi. korktu, daha çok ağlamaya başladı. Ben daha çok gerildim. Belkide dişleri rahatsız ediyordur diye başucuma ağrı kesici koymuştum akşamdan. Enjektörle onu sıktım ağzına. Bir yandan bağırmakla, kaçıp kurtulmakla meşgul olduğu için yarısı yatağa aktı. İlk celallenmem geçince daha yumuşak davranmaya başladım. Begüm de uyudu.
Bağırdığım için suçluluk duyuyorum. Tek derdi sıkıntısını anlatmaktı aslında.
İki gündür babaannede kalıyor. Mecburiyetten. Dün evde ufak tamir işleri vardı. Matkap sesinden falan uyumaz diye gönderdim. Bugün de eşimin beli tutuldu, muayenehaneye gittim.  Oluşturmaya çalıştığım düzen tamamen gitti. Dün öğle uykusunu yarım saat geç uyumuş. Gece uykusunu da yirmi dakika geç uyudu. Bugün daha beter. Öğle uykusunu taa !6:00'da uyumuş. Gece uykusu da 22:30'u buldu. Bizim haftasonları zaten karmakarışık geçiyor. Gitti mi şimdi bütün çabalar boşa? Bütün ümitler suya mı düştü? Başlamadan bitti mi herşey?Evren benim çocuğumun aynı saatte yatıp kalkmasına karşı mı? Bu mudur yani? Yoksa herşey annenin tutarsızlığından mı kaynaklanıyor?  Bir hafta mı annenin dayanma süresi? Yok yok, değil. Bu sefer değil. kararlıyım bu sefer. Emerek uyumaya dönmeyeceğiz artık.(İnşallah diyeyim, büyük konuşmuş olmayayım. Yoksa aynen başıma geliyor.) akşamları erken yatması da daha rahat oluyor.Kendime ayıracak zamanım oluyor, Kafamı dinliyorum biraz, iyi geliyor. Hem zaten yolun başı sayılır. En az üç hafta aynı rutini uygulamak gerekiyormuş oturması için. İki günden birşey olmaz. Düzeliriz yine. Azimliyim, yılmayacağım. (İnşallah:) )

9 Ağustos 2011 Salı

Çiş - Kaka Mevzuları

Tuvalet eğitimine tam olarak başlamadım henüz. Arada, aklıma estikçe bezini çıkartıp oturtuyordum tuvalete. Bir de ben tuvaletteyken kapıyı açık bırakıyorum, isterse giriyor içeri yani beni izlemesine izin veriyorum. Bunlarla alakalı değildir muhtemelen, ama bugün 'kaka' konusunda bir gelişme yaşadık.
İki gündür kakasını yapmıyordu Begüm. Bugün de ıkındı sıkındı, kaka pozisyonunu aldı. Baktım fınfık kadar birşey yapmış. Temizlendik. Sonra yine aynı durum. Bu sefer yapamamış. Aldım tuvalete götürdüm. Bir dakika içinde kakalar pıtır pıtır döküldü tuvalete. :) Başta biraz şaşırdı, sonra korktu sanıyorum, mızırdanmaya başladı. ben de kaldırdım. Birlikte kakalara baktık, meşhur 'bay bay'ımızı yaptık ve sifonu çektik.
Şu tatil, yolculuk, bayram olaylarımız geçsin başlayalım diyorum yavaştan bez bırakma eylemine. Bakalım hayırlısı. 'Bay Bay Bezim' kitabını da sipariş vereyim bari. Elimde bulunsun. Alıştırma külodu da almak lazım sanırım. Onu da listeye ekleyelim. :)

2 Ağustos 2011 Salı

Haftasonu- Beyşehir Gölü

Haftasonu evden uzaktaydık. Antalya'nın sıcağından kaçmak için rakımı fazla bölgelere kaçmayı tercih ettik. Beyşehir Gölü'nün kenarında bir köyde eşimin akrabalarının yanına gittik. Serinlemeye gittik ama orası da çok sıcaktı.
Daha önce görmemiştim o tarafları. Beyşehir Gölü de bir hayli büyük. İnsanlar kenarında kamp kurmuş balık tutuyor. Sıra sıra oltaları dizmişler... Tam fotoğraflıktı aslında ama arabayı durdurup da çekemedim.
Bizim gittiğimiz köy Isparta'ya bağlı. Ama göl kenarındaki arabaların çoğu Afyon plakalıydı. Biz baya geyiğini yaptık bu durumun. Çevre halkı da -muhtemelen gençliğidir- bu durumdan şikayetçi anlaşılan, çünkü trafik tabelalarının arkasına 'Afyonlular'a ölüm!' yazmışlar. :)
Göl, denizden uzak iç anadolu halkı için serinleme imkanı sunuyor tabi .İnsanlar göle girip yüzüyor. Plaj benzeri bir kaç bölge vardı.
Gölün içinde adalar var. Bir tanesinde bizim kaldığımız köyün bir mahallesi vardı. Yazın kayıkla, dubayla; kışın buz tutan gölün üzerinden yürüyerek kıyıya çıkıyorlarmış. Yolları yapmak için, o duba dediğim şeyle buldozer bile götürmüşler adaya. Gidip görmek isterdim ama zamanımız yoktu.
Gölde bir de Alaaddin Keykubat'ın kızı için yaptırdığı hamamın olduğu bir adacık vardı. Kız Kulesi diyorlarmış oraya. Alaaddin Keykubatın kızı hizmetlilerden birini sevmiş sanırım. Onunla kaçmaya çalışırken de boğulup ölmüş. O yüzden Kız Kulesi demeye başlamışlar.(Sanırım yöre halkı öyle diyor.) (bu arada bu bilgiler kulaktan dolma bilgilerdir. :) )

 İlginçtir, fotoğraf mkinesini elinden düşürmeyen ben bu gezimiz sırasında tek tük fotoğraf çekmişim. Sanıyorum yer değişikliğinden etkilenen Begüm'ü zaptetmeye çalışmaktan, başka birşeye odaklanamamışım. :)
 Bu da köy çocuğuna dönüşmüş Begüm. Bacakta çamurlar falan.  :)