Tuna dün gece hiç uyumadı. Yorgun, bitkin bir haldeyim. Tuna kendi kendine oyalansın diye birşeyler çıkarayım önüne, oynasın dedim ama yine dayanamadım eşlik ettim. Günün ilk aktivitesi hayvanlarla oynamak oldu. Hepsini dizdik, isimlerini söyledik, çıkardıkları sesleri taklit ettik.
Begüm de bu sırada içeride telefondan çizgi film izledi. Bu aralar biraz abarttı çizgi film izleme işini ama sanki ben engellemeye çalıştıkça daha çok ilgisini çekiyor. Benim izin vermediğimi bildiği için bana çok ısrar etmiyor ama baba evdeyse telefonu kapıyor hemen. Neyi nasıl kullanacaklarını iyi biliyor bu çocuklar.
14 Kasım 2014 Cuma
25 Nisan 2014 Cuma
Tam üstüne geldi, iyi geldi..
Begüm'le aktivitelerimiz çook çok azaldı demişken tam, deli annenin bu yazısı tam üstüne iyi geldi.
Çocuğunuza yapacağınız büyük iyilikler: http://deli-anne.com/?p=23772
Begüm bu aralar her fırsatta çizgi film izlemek istiyor. Biraz da benden kaynaklanıyor, kabul ediyorum. Kahvaltıyı rahat rahat hazırlayım diye mesela açıyorum, 'bir tane izleyip kapatıcaz' diyorum. Ama öyle olmuyor. Ben Tuna'ya birşeyler yediricem, Begüm'ün ekmeğine bal sürücem, yok portakal sıkıcam derken o çizgi film iki oluyor üç oluyor. Allah'tan evden çıkıyoruz da akşama kadar izlemiyor. Yeni eve taşınınca televizyonu daha az göz önünde olacak bir yerlere yerleştirsem iyi olacak sanırım. Bir de mutfağa da televizyon alırız diyordum, izzet'in baskılarına yenilmeyip onu da almayayım. Evet evet. Bir eve bir televizyon yeter. Ben izlemiyorum zaten, çocuğum niye izlesin ki..
Çocuğunuza yapacağınız büyük iyilikler: http://deli-anne.com/?p=23772
Begüm bu aralar her fırsatta çizgi film izlemek istiyor. Biraz da benden kaynaklanıyor, kabul ediyorum. Kahvaltıyı rahat rahat hazırlayım diye mesela açıyorum, 'bir tane izleyip kapatıcaz' diyorum. Ama öyle olmuyor. Ben Tuna'ya birşeyler yediricem, Begüm'ün ekmeğine bal sürücem, yok portakal sıkıcam derken o çizgi film iki oluyor üç oluyor. Allah'tan evden çıkıyoruz da akşama kadar izlemiyor. Yeni eve taşınınca televizyonu daha az göz önünde olacak bir yerlere yerleştirsem iyi olacak sanırım. Bir de mutfağa da televizyon alırız diyordum, izzet'in baskılarına yenilmeyip onu da almayayım. Evet evet. Bir eve bir televizyon yeter. Ben izlemiyorum zaten, çocuğum niye izlesin ki..
Begüm'den İnciler
Bu aralar biraz dağılmış durumdayız. Evde pek durmuyoruz. Begüm varken Tuna uyumadığından öğleden sonraları babaanneye taşınıyoruz. Öğleden sonradan kastım yatma saatine kadar. Tuna'yı bırakınca biz Begüm'le takılıyoruz. Genelde dışarıda oluyoruz. Parka gidiyoruz veya -genellikle- babaannenin mahallesinde takılıyoruz. Begüm akülü arabasına biniyor, anne de peşinde koşturuyor. Birlikte markete gidiyoruz, sokak sokak geziyoruz. Okula gidiyoruz veya. Oyun odasında takılıyor Begüm. Arkadaşlarına karşı başlarda soğuk davranıyor biraz. Arkadaşları onu görünce sevgi gösterilerinde bulunuyor, Begüm de bana sarılıyor ve onlara veya öğretmenine hiçbir şekilde cevap vermiyor. Ama yarım saat sonra o sahneler hiç yaşanmamış gibi oluyor. Genelde dışarıda zaman geçirdiğimizden, evde bulunduğumuz zamanlarda ev işlerine zaman ayırmak zorunda kalıyorum ve Begüm için kafamda tasarladığım hiç bir aktiviteyi yapamıyoruz. Hatta artık uykuya geçişleri bile arabada oluyor. Yani yatmadan önce 'iki kitap, bir masal' rutinimiz de kayboldu gitti. Durumlar baya feci yani.
Bütün bunlara rağmen Begüm dil yeteneğinde birşey kaybetmiş görünmüyor. Halasına gittiği bir gün, babasını aratmış onu alması için. Babası da -klasik- 'On dakkaya geliyorum.' demiş. Begüm: Hala o gelmez daha. Kandırıyo beni. (Doğru tespit.) Bir başka gün dışarı çıkmak için giyiniyorum, Begüm de yanımda. Bir süredir de, üşengeçlikten, aynı kıyafeti iki-üç gün üst üste giyiyorum (Tuna'nın kirletme durumuna göre) Begüm: Anne sen neden hep aynı giyiniyosun?
Ve bomba. Tuna sabah uyandı. Uyuttum ve çamaşırları asmak için balkona çıktım. Ben çıkarken ikisi de uyuyordu. Tuna birkaç dakika sonra uyanmış, ağlamaya başlamış. Nasıl bağırdıysa artık Begüm'ü de uyandırmış. Ben Begüm'ün 'Annee..' diye seslenmesini duydum ve koştum hemen. Begüm: Anne nerdesin?(vurgularını burada anlatamamak çok acı:( Tuna ağlıyo kaç saattir. Ben mi uyutayım Tunayı!!!
Bunlar gibi bir sürü cümle var aslında. O çene hiiç durmuyor ama aklıma gelmiyor işte. Bir yerlere yazmayınca unutuyorum.
Tuna da iyice ayaklandı bu aralar. Yürüme işini baya ilerletti. Başlarda elleri havada gidiyordu artık eller normal pozisyonu aldı. Hatta hızlandı. Sabahları babası işe giderken onu bırakmak istemiyor. Babası kucağına aldığında 'ııh' diyerek, el de merdivenleri göstererek 'gidelim' diyor. Kapı açılınca anında yanında bitiyor zaten. Kaydıraktan kaymayı çok seviyor. Balkondaki kaydıraktan da ters kaymayı öğrenmiş, öyle kayıyor.
Bütün bunlara rağmen Begüm dil yeteneğinde birşey kaybetmiş görünmüyor. Halasına gittiği bir gün, babasını aratmış onu alması için. Babası da -klasik- 'On dakkaya geliyorum.' demiş. Begüm: Hala o gelmez daha. Kandırıyo beni. (Doğru tespit.) Bir başka gün dışarı çıkmak için giyiniyorum, Begüm de yanımda. Bir süredir de, üşengeçlikten, aynı kıyafeti iki-üç gün üst üste giyiyorum (Tuna'nın kirletme durumuna göre) Begüm: Anne sen neden hep aynı giyiniyosun?
Ve bomba. Tuna sabah uyandı. Uyuttum ve çamaşırları asmak için balkona çıktım. Ben çıkarken ikisi de uyuyordu. Tuna birkaç dakika sonra uyanmış, ağlamaya başlamış. Nasıl bağırdıysa artık Begüm'ü de uyandırmış. Ben Begüm'ün 'Annee..' diye seslenmesini duydum ve koştum hemen. Begüm: Anne nerdesin?(vurgularını burada anlatamamak çok acı:( Tuna ağlıyo kaç saattir. Ben mi uyutayım Tunayı!!!
Bunlar gibi bir sürü cümle var aslında. O çene hiiç durmuyor ama aklıma gelmiyor işte. Bir yerlere yazmayınca unutuyorum.
Tuna da iyice ayaklandı bu aralar. Yürüme işini baya ilerletti. Başlarda elleri havada gidiyordu artık eller normal pozisyonu aldı. Hatta hızlandı. Sabahları babası işe giderken onu bırakmak istemiyor. Babası kucağına aldığında 'ııh' diyerek, el de merdivenleri göstererek 'gidelim' diyor. Kapı açılınca anında yanında bitiyor zaten. Kaydıraktan kaymayı çok seviyor. Balkondaki kaydıraktan da ters kaymayı öğrenmiş, öyle kayıyor.
Etiketler:
13. ay,
4+,
Begüm,
Begüm'le diyaloglar,
Tuna
15 Nisan 2014 Salı
Bol Fotoğraf
Şu bloggerı telefonuma yüklesem hiç fena olmayacak sanki. Fotoğraf yüklemesem bile- çünkü pikseli bol bir görüntü geliyor bilgisayardan açınca blogu- bir iki cümleyle günü,önemli şeyleri yazsam hiç fena olmayacak. Olmuyor böyle kırk yılın başında yazmalar.
Tuna iki üç haftadır yürüyor. İlk denemesi babasının dizlerinden benim kucağıma, kendi isteğiyle ellerini bırakıp gelmesi oldu. Üç dört adımdı sanırım ama ondan sonra hızlandı. Benim aşırı sevinçli tepkimden sanırım bir heves geldi kuzucuğuma, kendi isteğiyle elleri havaya kaldırıp yürümeye başladı yavaş yavaş. şimdi iki- iki buçuk metre falan kendisi gidebiliyor. Canı isterse elleri havaya kaldırıp yürüyor, istemezse, acelesi varsa emekleyerek gidiyor istediği yere. Hafta sonu ilk ayakkabısını da aldık. 20 numara. Koca ayak Tuna. Begüm'ünkine baktım, 18 numara. Tuna'nın ayağına sığmadı zaten onunki.
Topa bayılıyor. Top olsun, atsın tutsun, peşinden koştursun yeter ona. Onu en rahat oyalama şekli top. Öğrendi zaten, top nerede? diyince arıyor, buluyor. getir deyince getiriyor canı isterse.
'Al' demeyi keşfetti. elini uzatıp 'Aaah' demek al demek tuna dilinde.' Aç' da aynı şekilde ifade ediliyor kendileri tarafından. Bu aralar bir de 'hav' demeyi öğrendi. Sesini inceltip 'haaa' diyor bir yandan köpeğe bakıp, ya da elini uzatıp.
Boy olarak bir yaş ileriden giden Begüm artık iki yaş ileriden gidiyor.Şu anda 5 yaş boyutlarını geçmiş durumda. 112 cm ve 20 kilo. Sağlık ocağında 116 cm ölçtüler boyunu ama yanlışlık olduğunu düşünüyorum. bir sonraki sene için indirimden aldığım kıyafetleri düşünüyorum. umarım olurlar seneye.
Begüm ilk dönem bir hevesle -ve ben de bir hevesle- okula başlamıştı. İlk dönemin sonunda 'bugün tatil mi?' sorularıyla gitmek istemediğinin sinyallerini vermeye başladı. İkinci dönem de kesin dille gitmicem dedi. Biz de göndermedik. Başlarda benim için biraz zor oldu ama sonradan alıştık. Benim için zor olma kısmı da Tuna'nın uykularıydı. Begüm bir odada tek başına kalmak istemediği için, Tuna da onunla aynı odada uyumadığı için Tunanın uyku düzeni alt üst olmuştu. Geçmiş zaman kullanıyorum ama hala düzelmiş değil. Bu karman çorman uyku düzeni Tuna'nın yrni uyku düzeni oldu. Çok üzülüyorum, kafaya takıyorum ama yapacak birşey de bulamıyorum. Son zamanlarda Tuna gündüz uykularını babaannede uyumaya başladı zaten.
Bunların dışında Begüm artık oyun kurmaya başladı. Başladı dediğim çook uzun süre oldu başlayalı. oyunun kurallarını kendisi belirliyor. biz ona uyuyoruz. Öğretmen oluyor, anne oluyor, ben anne oluyorum o çocuk oluyor, kuaför oluyor ya da ben kuaför o müşteri oluyor. Bol bol da gelin oluyor. Evde bi düğün yapıyoruz, müzik açıyoruz falan. Bu aralar youtube'un kapanması kötü oldu tabi bizim için. :)
bir de bu aralar yeni ev planları var. Şu iki gündür onunla uğraşıyorum. Kafa patlatıyorum. Hatta bu planlama işine biraz fazla kaptırdım sanırım, başkalarının evlerini de planlamaya başladım, kardeşimin evi gibi. :)planlamak dediğim kafamda tasarılar oluşturuyorum yani.
Biraz da fotoğraf ekleyeyim. bilgisayarın başına birşeyler gelirse buradan bakabilelim. Tecrübeyle sabit yani :)
Güneşli bir bahar günü, yazlıkta.. Begüm'ün yüzünde önceki günden kalma yüz boyaları...
Çılgın Begüm fotoğraflarından bir örnek.
Gelin Begüm..
Babasıyla kim bilir nereye giderken. Uzun zamandır çekmiyorum bu fotoğraflardan. Sanırım babasıyla başbaşa bir yerlere göndermediğimden, ya da gönderirken halim kalmadığından. :)
Teyzişin söz töreninden fotoğraflar...
Eskişehir'den dönerken Isparta'da bir alış veriş merkezinde ilk buz pateni macerası. Ben de eski bir buz patencisi :p olarak sonradan eşlik ettim kızıma.
Eskişehir'de bir kış günü, çarşıya gezmeye giderken. Arkaplanda anneanne ve teyziş de var.
Ankara'da, teyzişin evinde..
Kankası Kadir'le zıp zıp parkta zıplarken :)
Tuna'nın doğumunda misafirlere ikram etmek için yaptırdığım kurabiyeler. Begüm'e de abla oldum kurabiyesi yaptırmıştım. Bu sene de Begüm'üm doğum günü için 4 yaşındayım kurabiyeleri yaptırdım. Arkadaşlarına dağıttık. Okula gitmese de doğum gününü okulda kutladık. Prenses temalı güzel bir kutlama oldu. Fotoğraflarını sonra eklerim. :)
Ablasının pembe önlüğü içinde Tuna :)
Bir başka gelin Begüm fotoğrafı..
Tuna ilk kez kendi başına yoğurt yedi...
Doktor Begüm....
Parktaki kulenin tepesinde bir Begüm
Tuna iki üç haftadır yürüyor. İlk denemesi babasının dizlerinden benim kucağıma, kendi isteğiyle ellerini bırakıp gelmesi oldu. Üç dört adımdı sanırım ama ondan sonra hızlandı. Benim aşırı sevinçli tepkimden sanırım bir heves geldi kuzucuğuma, kendi isteğiyle elleri havaya kaldırıp yürümeye başladı yavaş yavaş. şimdi iki- iki buçuk metre falan kendisi gidebiliyor. Canı isterse elleri havaya kaldırıp yürüyor, istemezse, acelesi varsa emekleyerek gidiyor istediği yere. Hafta sonu ilk ayakkabısını da aldık. 20 numara. Koca ayak Tuna. Begüm'ünkine baktım, 18 numara. Tuna'nın ayağına sığmadı zaten onunki.
Topa bayılıyor. Top olsun, atsın tutsun, peşinden koştursun yeter ona. Onu en rahat oyalama şekli top. Öğrendi zaten, top nerede? diyince arıyor, buluyor. getir deyince getiriyor canı isterse.
'Al' demeyi keşfetti. elini uzatıp 'Aaah' demek al demek tuna dilinde.' Aç' da aynı şekilde ifade ediliyor kendileri tarafından. Bu aralar bir de 'hav' demeyi öğrendi. Sesini inceltip 'haaa' diyor bir yandan köpeğe bakıp, ya da elini uzatıp.
Boy olarak bir yaş ileriden giden Begüm artık iki yaş ileriden gidiyor.Şu anda 5 yaş boyutlarını geçmiş durumda. 112 cm ve 20 kilo. Sağlık ocağında 116 cm ölçtüler boyunu ama yanlışlık olduğunu düşünüyorum. bir sonraki sene için indirimden aldığım kıyafetleri düşünüyorum. umarım olurlar seneye.
Begüm ilk dönem bir hevesle -ve ben de bir hevesle- okula başlamıştı. İlk dönemin sonunda 'bugün tatil mi?' sorularıyla gitmek istemediğinin sinyallerini vermeye başladı. İkinci dönem de kesin dille gitmicem dedi. Biz de göndermedik. Başlarda benim için biraz zor oldu ama sonradan alıştık. Benim için zor olma kısmı da Tuna'nın uykularıydı. Begüm bir odada tek başına kalmak istemediği için, Tuna da onunla aynı odada uyumadığı için Tunanın uyku düzeni alt üst olmuştu. Geçmiş zaman kullanıyorum ama hala düzelmiş değil. Bu karman çorman uyku düzeni Tuna'nın yrni uyku düzeni oldu. Çok üzülüyorum, kafaya takıyorum ama yapacak birşey de bulamıyorum. Son zamanlarda Tuna gündüz uykularını babaannede uyumaya başladı zaten.
Bunların dışında Begüm artık oyun kurmaya başladı. Başladı dediğim çook uzun süre oldu başlayalı. oyunun kurallarını kendisi belirliyor. biz ona uyuyoruz. Öğretmen oluyor, anne oluyor, ben anne oluyorum o çocuk oluyor, kuaför oluyor ya da ben kuaför o müşteri oluyor. Bol bol da gelin oluyor. Evde bi düğün yapıyoruz, müzik açıyoruz falan. Bu aralar youtube'un kapanması kötü oldu tabi bizim için. :)
bir de bu aralar yeni ev planları var. Şu iki gündür onunla uğraşıyorum. Kafa patlatıyorum. Hatta bu planlama işine biraz fazla kaptırdım sanırım, başkalarının evlerini de planlamaya başladım, kardeşimin evi gibi. :)planlamak dediğim kafamda tasarılar oluşturuyorum yani.
Biraz da fotoğraf ekleyeyim. bilgisayarın başına birşeyler gelirse buradan bakabilelim. Tecrübeyle sabit yani :)
Güneşli bir bahar günü, yazlıkta.. Begüm'ün yüzünde önceki günden kalma yüz boyaları...
Yazlık dönüşü yorgunluktan bayılan Begüm.
Çılgın Begüm fotoğraflarından bir örnek.
Gelin Begüm..
Babasıyla kim bilir nereye giderken. Uzun zamandır çekmiyorum bu fotoğraflardan. Sanırım babasıyla başbaşa bir yerlere göndermediğimden, ya da gönderirken halim kalmadığından. :)
Teyzişin söz töreninden fotoğraflar...
Eskişehir'den dönerken Isparta'da bir alış veriş merkezinde ilk buz pateni macerası. Ben de eski bir buz patencisi :p olarak sonradan eşlik ettim kızıma.
Eskişehir'de bir kış günü, çarşıya gezmeye giderken. Arkaplanda anneanne ve teyziş de var.
Ankara'da, teyzişin evinde..
Kankası Kadir'le zıp zıp parkta zıplarken :)
Tuna'nın doğumunda misafirlere ikram etmek için yaptırdığım kurabiyeler. Begüm'e de abla oldum kurabiyesi yaptırmıştım. Bu sene de Begüm'üm doğum günü için 4 yaşındayım kurabiyeleri yaptırdım. Arkadaşlarına dağıttık. Okula gitmese de doğum gününü okulda kutladık. Prenses temalı güzel bir kutlama oldu. Fotoğraflarını sonra eklerim. :)
Ablasının pembe önlüğü içinde Tuna :)
Bir başka gelin Begüm fotoğrafı..
Tuna ilk kez kendi başına yoğurt yedi...
Parktaki kulenin tepesinde bir Begüm
14 Şubat 2014 Cuma
Bugünden..
Bugün Tuna, yerdeki çorabını aldı. Emekleyerek çamaşır makinesine gitti. Önce çorabı soktu makineye, sonra da kafasını ve üst bedenini. Çamaşır makinesiyle çok fazla haşır neşir olduğumun ispatıdır sanırım. :/
Begüm'le çizgi film izliyoruz. Tusubasa diye bi golcü var ya, onu. Begüm'ün dediğine göre Tuna ileride futbolcu olacakmış, tusubasa olacakmış. Begüm de'Ttusubasaaaa....' diye bağırarak bayrak sallayacakmış. Nedim Bey'in 'Bunun kemikleri çok güçlü, ya futbolcu ya basketbolcu yapalım.' dediğini de hesaba katarsak mümkün olabilir. :)
Begüm'le çizgi film izliyoruz. Tusubasa diye bi golcü var ya, onu. Begüm'ün dediğine göre Tuna ileride futbolcu olacakmış, tusubasa olacakmış. Begüm de'Ttusubasaaaa....' diye bağırarak bayrak sallayacakmış. Nedim Bey'in 'Bunun kemikleri çok güçlü, ya futbolcu ya basketbolcu yapalım.' dediğini de hesaba katarsak mümkün olabilir. :)
Etiketler:
10. ay,
46. ay,
Begüm,
Begüm'le diyaloglar,
Tuna
11 Şubat 2014 Salı
Formül
Çocuk bakmak için gerekli insan sayısının(n) formülünü veriyorum:
Minimum değer: n= çocuk sayısı
Optimum değer: n=çocuk sayısı+1
Maksimum değer: ne kadar çok o kadar iyi
Yok öyle tek başına hem ev işi hem çocuk bakmak olmuyor. Sadece Begüm varken daha mı rahattı acaba? o zamanlarda idare edebiliyor muydum hiç hatırlamıyorum. Temizlik için bir bayan geliyor eve, temizlikle uğraşmıyorum ama o da yetmiyor. O çamaşır sepeti bi boşalmıyor zaten.Yemekti, bulaşıktı derken hop saat olmuş 3:00. Hazırlan, Begüm'ü al okuldan, yemek yedir, oyala sonra yatma saati. Begüm'ü ikna et, yatır. Uyursa Tuna'yı da uyut. Uyumazsa mesaiye devam. Zaten o mesai hiç bitmiyor, ne gece ne gündüz. Modern yaşamın zorlukları. Neymiş kariyer de yaparım, çocuk da bakarımmış. Yok, öyle olmuyor işte. Patlak veriyor bir yerden.
Zor işler bunlar zoorrr!!!
Minimum değer: n= çocuk sayısı
Optimum değer: n=çocuk sayısı+1
Maksimum değer: ne kadar çok o kadar iyi
Yok öyle tek başına hem ev işi hem çocuk bakmak olmuyor. Sadece Begüm varken daha mı rahattı acaba? o zamanlarda idare edebiliyor muydum hiç hatırlamıyorum. Temizlik için bir bayan geliyor eve, temizlikle uğraşmıyorum ama o da yetmiyor. O çamaşır sepeti bi boşalmıyor zaten.Yemekti, bulaşıktı derken hop saat olmuş 3:00. Hazırlan, Begüm'ü al okuldan, yemek yedir, oyala sonra yatma saati. Begüm'ü ikna et, yatır. Uyursa Tuna'yı da uyut. Uyumazsa mesaiye devam. Zaten o mesai hiç bitmiyor, ne gece ne gündüz. Modern yaşamın zorlukları. Neymiş kariyer de yaparım, çocuk da bakarımmış. Yok, öyle olmuyor işte. Patlak veriyor bir yerden.
Zor işler bunlar zoorrr!!!
20 Ocak 2014 Pazartesi
3 Yaş Gelişim Özellikleri
Begüm bu aralar pek bi başına buyruk. Her şeye itirazlar, kendi dediğini yaptırmaya çalışmalar falan. Ben de bir bakayım internetten 3 yaş gelişim özelliklerine. Güzel bir site buldum tesadüfen. yazılanlar beni tatmin etti.
Sitenin linki: http://www.bebekoyunu.tv/icerik/19-3_YA%C5%9E_GEL%C4%B0%C5%9E%C4%B0M_%C3%96ZELL%C4%B0KLER%C4%B0_ve_YA%C5%9EA_UYGUN_A%C4%B0LE_TAVRI.aspx
Olur da olur siteye birşey olur, link açılmazsa diye yazanları bir de buraya kopyalamak istiyorum.
3 yaş ben merkezcilik ve inatçılık özelliklerinin görüldüğü zorlu bir dönemdir.
3 yaş civarındaki çocuklar artık kendi öz bakımlarını karşılayabilecek birçok beceriye sahiptirler. Eğer fırsat verilirse yemek yemek, giyinmek soyunmak, temizlik gibi birçok ihtiyaçlarını kendileri karşılayabilirler. Başkalarına isteklerini belirtecek ve sosyal ilişki kurabilecek dil gelişimi düzeyine sahiptirler. Kendilerine söylenenleri, yönergeleri dinleyebilecek ve anlayabilecek yeterliliktedirler. Diğer çocuklarla oynayabilecek sabrı ve işbirliğini gösterebilecek olgunluktadırlar. Yani bu yaş çocuğun sosyal bir grubun parçası olmaya en hazır olduğu yaştır. Çocuklar genellikle 3 yaşlarında yuvaya gidebilecek olgunluğa erişirler. Anneye olan bağımlılığın yerini kendine güven almaya başlar.
3 yaşındaki çocuk elinden gelse dünyayı keşfetmeye çalışır. Kırılabilecek şeyleri kırmaya, kalemlerle bir yerleri çizmeye ihtiyacı vardır. Buna göre bir oda veya köşe hazırlanması evde çocuk için faydalı olur. Çocuğu bütün bunlarda tecrübe sahibi olmasında kontrolümüz dahilinde serbest bırakmalıyız.
▪ Merdivenden yukarı ayak değiştirerek çıkar ve aşağı inerken her basamakta iki ayağını bitiştirir.
▪ Oyun sırasında kendi kendine konuşma giderek azalır ve yerini başkalarıyla konuşma alır.
Sitenin linki: http://www.bebekoyunu.tv/icerik/19-3_YA%C5%9E_GEL%C4%B0%C5%9E%C4%B0M_%C3%96ZELL%C4%B0KLER%C4%B0_ve_YA%C5%9EA_UYGUN_A%C4%B0LE_TAVRI.aspx
Olur da olur siteye birşey olur, link açılmazsa diye yazanları bir de buraya kopyalamak istiyorum.
3 YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

3 yaştaki çocukların en sevdikleri kelimelerin "hayır", "ben", "ben yapacağım" olduğu görülebilir. İnatçı ve kararlı tutumları, isteklerine "hayır" dendiğinde geçirilen öfke nöbetleri ve ağlama krizleri hep bu dönemin karakteristik özellikleridir. Genelde 2,5–3 yaş civarındaki tüm çocuklarda bu davranışların zaman zaman gözlenmesi çok doğaldır. Yine bu yaş grubundaki çocuklar, okula başlayarak birey olma yolunda çok ciddi bir adım atmış olurlar.Artık onlarında kendilerine ait bir dünyaları vardır. Buna paralel olarak gittikçe daha çok sosyalleşir, zihinsel olarak gelişir ve kelime hazineleri hızla gelişir.
Bu yaş grubu "paralel oyun" denilen dönemdedir. Yani birbirleriyle oyun kurmaktan çok, oyuncağa yönelik oyunlar oynarlar. Diğer arkadaşları ile ancak elindeki oyuncak alındığında ilişki kurarlar. Zaman zaman paylaşma konusunda yaşadıkları zorlukları arkadaşlarına fiziksel zarar verme boyutuna da taşıyabilirler (vurma, bağırma, ısırma vb.). Aslında 2,5–3 yaş grubunda, bu tür durumlarda yaşanan doğal tepkilerdir.
Bu döneme, "Özgürlüğe karşı birinci atılım", "Birinci kaprisler çağı", "Egosantrik dönem", "3 yaş bunalım dönemi" gibi isimlerde verilmektedir. Çocuk, ego'sunu, yani benliğini bu dönemde keşfeder. Bu keşfin iyi olmadığı, başarılı atlatılamadığı durumlarda halkın egoist dediği, bencil bir tip ortaya çıkması çok doğaldır. Ortaya çıkan daha sonra giderilebilmesi ancak uzman yardımlarıyla o devrede veya daha sonraki ay ve yıllarda derinlemesine çalışılarak mümkün olabilmektedir.

Henüz tam anlamıyla anneden ayrışmamış da olsa verilecek desteğe bağlı olarak çocuk ilk kez anneden kopup uzunca bir süre başka bir sosyal ortamda kalabilecek olgunluğa erişmiştir. 3 yaş önemli bir geçiş sürecidir. Bu dönemde “ben ve başkaları” kavramı gelişir. İhtiyaçlarını geciktirmeyi öğrenir. Paylaşmayı ve grupla oynamayı ve basit kurallara uymayı bu yaşta başarabilir.
Bu dönemde ailenin tavrı çok önemlidir. Bu birey olmaya geçiş sürecinde çocuğun bazı taleplerini karşılarken bir parça geciktirmek, paylaşabildiğinde ve kurala uyduğunda ödüllendirmek çocuğun ben merkezcilikten kurtulmasında etkili olacaktır. Birçok oyunu ve aktiviteyi sürdürebilecek sabrı olan 3 yaş çocuğu yine de hala bir sorumluluğu uyarısız sonuna kadar sürdüremeyebilir.
3 yaşını dolduran çocuklar hem fiziksel hem de zihinsel özellikleri bakımından oldukça gelişmiş durumdadır. Hareket koordinasyonları çok artmıştır. Bedenlerini yetişkinlerin yapabildikleri birçok için rahatlıkla kullanabilirler. El becerileri oldukça gelişmiştir. Kalem kullanmaya, çizgiler çizmeye başlarlar. Dış dünyaya ve olgulara ilişkin sorular sorarlar ve çok meraklıdırlar. Sosyal anlamda çok gelişmiştirler. Başka çocuklarla bir arada olmaktan keyif duyarlar. Kendi isteklerinin yerine getirilmesi konusunda ısrarcı olduğunda grup tarafından kabul görmediğini fark etmeye başlar. Onlarla birlikte olmak için zaman zaman onların isteklerine de cevap vermesi gerektiğini öğrenir.

Özellikle bu dönemde çocuk çevresindeki yetişkinlerin sorun çözme biçimlerini taklit eder. Yani bir problem çıktığında anne ve babası saldırgan davranıyorsa çocuk da benzer durumlarda saldırgan davranmayı öğrenir. Saldırganlık çok küçük yaşlardan beri öğrenilen bir tutum olmakla birlikte özellikle bu yaşlarda taklit çok fazla görülür. Anne-babaların özellikle bu dönemde çocuğun sosyal yönünü geliştirecek bir tavır içinde olmaları önemlidir. Ayrıca zihinsel gelişimi için çocukların sorularına uygun ve doğru yanıtlar bulmaları, öğrenme isteklerinin kırılmaması açısından önem taşımaktadır.Ayrıca bu dönemde çocukların çok hareketlenirler ve tehlikelere maruz kalma olasılıkları da artar. Kazaların en fazla rastlandığı yaş 4 yaş civarıdır. Bu nedenle de anne babaların çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Burada çocuğu hem korumak hem de birçok şeyi denemesine fırsat vermek oldukça zor bir ayaradır. Genellikle çocuğun güvenliği ön planda tutulmaktadır. Oysa çocuğun yaşam deneyimiyle öğreneceği şeylerin de hem zihinsel, hem fiziksel hem de duygusal gelişim açısından önemi çok büyüktür.
3 Yaş Çocuğuna Yaklaşım Nasıl Olmalı?

Çocuk bu çağda (2,5–4 yaş) çevreden ve aileden çözülerek daha özgürlükçü bir tavır benimser. Amaç ileride tek başına hayatını yaşayabilecek hale gelmesidir. Bunun ilk sınavı bu dönemde verilmektedir.
Bu dönemin bir diğer adı da "ilk karşı koyma bunalım dönemi"dir. Bu nedenle çocuk kendisine vasilik edenlere karşı koymadan rahat edemez. Bunun da sebebi şudur: O kendi kuvvetini tanıyacaktır. Kendi öz kuvvetini deneyecektir. Kendini kabul ettirmeye çalışacaktır. Daha ileriki yıllarda geçireceği, ikinci bunalım dönemi için güç toplayacaktır. Sosyal benliği keşfetme buhranı, bunun için daha şimdiden kendisine cemiyette bir yer temin etme sancılarını halledebilmek için zeminler hazırlamakla meşguldür.
Anne ve babanın çocuğun eğitiminde aynı paralelde olmaları ciddi bir sorundur. Yani aynı bilgileri birlikte bilmeli ve uygulamalıdırlar. Görüş ayrılıkları varsa bunlar uygun şekillerde biran önce ortaya konulup giderilmelidir yoksa bundan sadece anne baba değil çocuk da çok örselenecektir. Çocuğun psiko-sosyal özellikleri ve başarılı bir uyumun esasları konusunda anne ve babanın fikir birliği içerisinde olmaları, aile ve çocuk mutluluğu açısından aşılması gereken ilk aşamadır.

Çocuğun normal gelişimi açısından gürültü etmesi bir gereksinimdir. Fazla sessiz çocuklar, çok hareketli çocuklardan daha çok endişe uyandırmalıdır. Rehberlik her şeyden önce sevgi, tolerans, otorite, sabır ve inanma işidir. Çocuğa anne ve babasından istediği psiko-sosyal hakları sevgi vb. verildiği zaman, ondan da bazı şeyler istemek ve almak daha kolaylaşır. Örneğin otoritemize itaati gibi. Nitekim gerçek sevgi ve tolerans görmüş çocuklar anne ve babalarının otoritelerini daha rahatlıkla kabul ederler ve onlara itaat ederler. Çocuk üzülüyor, ağlıyor diye onun iyiliği için ondan beklediğimiz işleri yapmıyorsa, söz tutmuyorsa, bu istediklerimden vazgeçmek, çocuğun işlerini ağlayarak yaptırabileceğine dair onda bir kanı oluşmasına sebep olur.
Bu nedenle çocuktan bir şeyler isterken bunların istenebilecek şeyler olup olmadığı konusunda önce iyi karar verip ondan sonra kararlı olarak onu uygulamamızda büyük yararlar vardır. Örneğin bu dönem bunalımı içerisinde olan çocuğun televizyon seyredip seyretmemesi konusunda verilmiş ciddi ve tutarlı karar alınmalı ve istikrarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Birbirini çelişkiye düşüren davranışlar çocuğu da, aileyi de mutsuzluğa götürür. Çocuğu eğitenlerin bir süre sonra çocuk karşısında etkisiz hale gelmeleri bundandır.
Yetişkinler, çocuğun akrabaları ve diğer sosyal çevre bireyleri, çocuğu yola getirmek veya ona karşı yeterince etkili olabilmek için ne kadar araya girerlerse, çocuğun karşı koyma tepkileri de o nispette çok şiddetli olur. Çocuğun kaprisleri giderek artar. Anne-baba burada esastır. Diğer sosyal çevre bireyleri anne-babanın otoritesini çocuk üzerinde sarsacak davranışlardan sakınmalıdırlar.
Çocuğun kaprisleri karşısında yapılabilecek en iyi hareket tarzı, çocuğun tehlikesizce yapabileceği şeyleri yapmasına izin vermek, öte yandan da kaprislerini görmezlikten gelmektir. Suçları karşısında veya yapması lazım gelen işlerinde sarsılmaz bir sesle ve sakinlikle onu eğitmek gerekir.
GELİŞİM ALANLARI
MOTOR GELİŞİMİ

▪ Alt basamaklardan atlayabilir.
▪ Koşarken ve büyük oyuncakları itip çekerken önüne çıkan engelleri aşabilir, köşeleri dönebilir.
▪ Pedalları kullanarak üç tekerlekli bisiklete binebilir.
▪ Parmak ucunda durabilir ve yürüyebilir.
▪ Ayak bileklerini çapraz koyarak oturabilir.
▪ Her iki elini işbirliği içinde ustaca kullanabilir.
▪ Yumuşak materyallere elleriyle şekil verir.
▪ Atılan topu yakalar ve karşısındakine top atar.
▪ Makas kullanabilir.
BİLİŞSEL ve DİL GELİŞİMİ
▪ Konuşurken ses tonunu duruma göre değiştirebilir.
▪ Adını, soyadını, cinsiyetini ve yaşını söyleyebilir.
▪ Öyküleri büyük bir dikkatle dinler.
▪ Bildiği birkaç çocuk şiirini ezbere okuyabilir.
▪ 10’a kadar ya da daha fazla ezbere sayabilir.
▪ 1–3 arası rakamları tanır.
▪ Ana renkleri tanır.
▪ Basit emirleri yerine getirir.
▪ Nesnelerin isimlerini söyler, eşleştirme yapabilir, ayırt edebilir.
▪ Bedeninin parçalarını bilir.
▪ 'Ne’, ‘nerede’, ‘kimle’ başlayan pek çok soru sorar.
▪ Müzik eşliğinde şarkı söyler.
SOSYAL ve DUYGUSAL GELİŞİMİ

▪ Oyunlarda yetişkinleri taklit eder.
▪ Duygularını sözel ifadelerle açıklar ve duygularının nedenlerini söyler.
▪ Gerekli durumlarda paylaşma davranışı gösterir.
▪ Gerekli durumlarda yetişkinlerden yardım ister.
▪ Yaptığı işlerde yetişkinlerden onay ister.
▪ Hatırlatmalarla grup kurallarına uyar.
▪ Başka çocuklarla uyum içinde oynayabilir
ÖZBAKIM BECERİLERİ
▪ Yemek yerken kaşık ve çatalı rahatça kullanabilir,
▪ Ellerini yıkayabilir ancak tam olarak kurutamaz.
▪ Burnunu mendille siler.
▪ Dişlerini fırçalar.
▪ Bağcıksız veya spor ayakkabısını çıkarır.
▪ Çok küçük olmayan düğmeleri açar.
▪ Yemek masasının hazırlanmasına ve toplanmasına yardım eder.
▪ Tuvaletini yardımsız yapar.
▪ Oyuncaklarını toplar.
▪ Pantolonunu ve şortunu indirebilir ve yeniden çekebilir ancak düğme ilikleme ve fermuar çekmede yardıma ihtiyaç duyar.
▪ Ev işleri, bahçe işleri, alış-veriş gibi etkinliklerde yetişkine yardımcı olmaktan çok hoşlanır.
15 Ocak 2014 Çarşamba
Yeni Adreste İlk Post
Bu adreste blogumu çok önce oluşturmuştum ama yazmayı devamlı ertelemiştim. Çocuklar uyanıkken, hele de ikisi de evdeyse bilgisayara ulaşmak hayallerin bile ötesinde oluyor benim için. Uyurlarken de başka sitelerde geziniyordum. Yazmak zor geliyor açıkçası. İlk oluşturduğumdaysa diğer blogdan yayınlarımı aktarmaya uğraştığımdan sıkılıp yazmamıştım. Zaten aktaramamıştım da. En azından ben öyle sanıyordum. Bugün bir iki kelime yazayım diye bir açtım blogu, Bütün eski postlar sıralandı. Eski bilgisayardan Begüm'ün bütün fotolarının silinmesi gibi bir olayı yaşadığımı düşünürsek bu benim için baya sevindirici oldu.
Bu aralar neler oluyor hayatımızda onu anlatayım biraz.
Tuna baya büyüdü. 9 aylık bir sıpa oldu. Sıralıyor. Ordan oraya gezip duruyor evin içinde. En çok mutfak masasının altını seviyor. Sandalyelere tutuna tutuna damacanaya ulaşıyor ve raftakileri karıştırmaya başlıyor. Arada da ellerini bırakıp ayakta durmaya çalışıyor. Bugün baya uzun durdu mesela, düşüverecek diye koktum yakınında durdum. :)
Çekmeceleri de karıştırmayı seviyor ama henüz açmayı pek başaramıyor. Açma çalışmaları elini sıkıştırmayla sonuçlanıyor. Gardrobu açık yakalarsa eline geçeni aşağıya indiriyor.
Tuna'yı güldürmek hala çok kolay. Gülümsemem yetiyor. 'Kaç kaç' yapıyoruz, kıkır kıkır kaçıyor. Bazen ne yapacağını bilemiyor heyecandan. :) 'Ce-eee' oynamaya bayılıyor. Ben yanından ayrıldıysam, arkamdan ağlıyorsa 'ce-eee' yapıyorum, saklanıp görünüyorum gülmeye başlıyor.
Onu bir odada bırakıp gidersem, keyfi yerindeyse, emekleyerek peşimden gelip beni bulmaya çalışıyor. Bazen bulamazsa mızırdanarak ses vermemi istiyor.
Üç tane altta, üç tane üstte altı dişi var. Üstte bir tanesi de patlamış. Altta dördüncüyü bekliyorum dört gözle.
Yüzüstü uyumayı seviyor. Uyku düzeni hala tam oluşamadı. Nedeni bir miktar Begüm, bir miktar ben. Begüm olduğunda kesinlikle uzun bir uykusu olmuyor. Begüm gibi Tuna da emerek uyuyor. Begüm'de beceremediğimden herhalde Tuna'da kendi kendine uyusun diye uğraşmadım hiç. başlarda uğraşsam uyurdu belki çünkü uyuma ilk zamanlar Begüm'den daha iyi uyuyordu. Ama ilgilenemeyince olmadı.
Yukarıya asılı nesnelere bayılıyor. Begüm okulda yılbaşı için süs yapmış. Odasına astık. Tuna onunla oynamaya bayılıyor. Kahkahalar eşliğinde yakalamaya çalışıyor.
Ab-ba, ba-ba diyor. Anne de diyor arada ama bilinçli mi bilemiyorum.
Begüm de bu sene okula başladı. Kreş değil, doğrudan anaokuluna başladı. Okuldakiler idare eder dediler,zaten geçen sene sık sık götürüyordum. İdare de ediyor. Faydası olduğunu düşünüyorum. Eşyalarını topluyor, el becerileri gelişti. Değişik şarkılar, oyunlar öğreniyor. Evin içi sergi salonu gibi oldu. Her yerde resim var. :) Hayatı daha düzenli oldu. Erken yatıyor, erken kalkıyor. Boyut olarak da sınıfta küçük olduğunu belli etmiyor. Şu anda 4-5 yaş kıyafetler giyiyor.
Okulda rahat görünüyor, severek gidiyor ama 3 sene anasınıfı okuyacak olması 'Sıkılır mı acaba?' düşüncesini getiriyor aklıma. O yüzden çok sıkmıyprum bu sene. Gitmek istemediği zaman zorlamıyorum.
Gelin ve prenses en sevdikleri... Resim yaparken ya gelin yapıyoruz ya prenses. Kendi yaptıklarını beğenmediğinden de biz-ben- yapıyoruz, o boyuyor, kesiyor, yapıştırıyor, asıyor.
Bomba cümleler devam ediyor ama onu da bir başka postta yazayım.
Bu aralar neler oluyor hayatımızda onu anlatayım biraz.
Tuna baya büyüdü. 9 aylık bir sıpa oldu. Sıralıyor. Ordan oraya gezip duruyor evin içinde. En çok mutfak masasının altını seviyor. Sandalyelere tutuna tutuna damacanaya ulaşıyor ve raftakileri karıştırmaya başlıyor. Arada da ellerini bırakıp ayakta durmaya çalışıyor. Bugün baya uzun durdu mesela, düşüverecek diye koktum yakınında durdum. :)
Çekmeceleri de karıştırmayı seviyor ama henüz açmayı pek başaramıyor. Açma çalışmaları elini sıkıştırmayla sonuçlanıyor. Gardrobu açık yakalarsa eline geçeni aşağıya indiriyor.
Tuna'yı güldürmek hala çok kolay. Gülümsemem yetiyor. 'Kaç kaç' yapıyoruz, kıkır kıkır kaçıyor. Bazen ne yapacağını bilemiyor heyecandan. :) 'Ce-eee' oynamaya bayılıyor. Ben yanından ayrıldıysam, arkamdan ağlıyorsa 'ce-eee' yapıyorum, saklanıp görünüyorum gülmeye başlıyor.
Onu bir odada bırakıp gidersem, keyfi yerindeyse, emekleyerek peşimden gelip beni bulmaya çalışıyor. Bazen bulamazsa mızırdanarak ses vermemi istiyor.
Üç tane altta, üç tane üstte altı dişi var. Üstte bir tanesi de patlamış. Altta dördüncüyü bekliyorum dört gözle.
Yüzüstü uyumayı seviyor. Uyku düzeni hala tam oluşamadı. Nedeni bir miktar Begüm, bir miktar ben. Begüm olduğunda kesinlikle uzun bir uykusu olmuyor. Begüm gibi Tuna da emerek uyuyor. Begüm'de beceremediğimden herhalde Tuna'da kendi kendine uyusun diye uğraşmadım hiç. başlarda uğraşsam uyurdu belki çünkü uyuma ilk zamanlar Begüm'den daha iyi uyuyordu. Ama ilgilenemeyince olmadı.
Yukarıya asılı nesnelere bayılıyor. Begüm okulda yılbaşı için süs yapmış. Odasına astık. Tuna onunla oynamaya bayılıyor. Kahkahalar eşliğinde yakalamaya çalışıyor.
Ab-ba, ba-ba diyor. Anne de diyor arada ama bilinçli mi bilemiyorum.
Begüm de bu sene okula başladı. Kreş değil, doğrudan anaokuluna başladı. Okuldakiler idare eder dediler,zaten geçen sene sık sık götürüyordum. İdare de ediyor. Faydası olduğunu düşünüyorum. Eşyalarını topluyor, el becerileri gelişti. Değişik şarkılar, oyunlar öğreniyor. Evin içi sergi salonu gibi oldu. Her yerde resim var. :) Hayatı daha düzenli oldu. Erken yatıyor, erken kalkıyor. Boyut olarak da sınıfta küçük olduğunu belli etmiyor. Şu anda 4-5 yaş kıyafetler giyiyor.
Okulda rahat görünüyor, severek gidiyor ama 3 sene anasınıfı okuyacak olması 'Sıkılır mı acaba?' düşüncesini getiriyor aklıma. O yüzden çok sıkmıyprum bu sene. Gitmek istemediği zaman zorlamıyorum.
Gelin ve prenses en sevdikleri... Resim yaparken ya gelin yapıyoruz ya prenses. Kendi yaptıklarını beğenmediğinden de biz-ben- yapıyoruz, o boyuyor, kesiyor, yapıştırıyor, asıyor.
Bomba cümleler devam ediyor ama onu da bir başka postta yazayım.
Etiketler:
45 ay,
9. ay,
Begüm,
bu arada neler yaptık,
iki çocuklu hayat,
Tuna
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)